Geleceğin mahkemelerinde sanık sandalyesinde bir insan değil de bir yapay zekâ oturabilir mi?
İçerik
ToggleKararları algoritmalaraldığında, sorumluluk kime ait olur?
Hukuk dünyası, otomasyon, etik kurallar, ceza hukuku ve yapay zekâ etiğiarasında bir denge kurmaya çalışıyor.
ALANINDA UZMAN AVUKATLARIMIZA ULAŞMAK İÇİN TIKLAYIN
Sürücüsüz bir araç kaza yaptığında veya bir yapay zekâ sistemi yanlış bir teşhis koyduğunda, cezai yükümlülük nasıl belirlenir?
Şu an için robotlar, hukuki bir özne değil ama teknoloji geliştikçe bu tartışma daha da büyüyor.
Hukuki Özne Olabilir mi?
Bir insan, hukuk önünde birey olarak kabul edilir. Peki, bir yapay zekâ veya robot da aynı haklara sahip olabilir mi? Şirketler, tüzel kişilik statüsüne sahiptir ve mahkemelerde taraf olabilir. Benzer bir model, otonom sistemler için de düşünülebilir mi?
Bazı hukukçular, yapay zekânın tüzel kişilik statüsü kazanabileceğini öne sürüyor. Eğer bir yazılım bağımsız kararlar alabiliyor ve ekonomik bir varlık oluşturabiliyorsa, hukuk önünde bir taraf olarak kabul edilmesi gerekmiyor mu?
Ama buradaki en büyük sorun, sorumluluk zinciri. Bir algoritmanın kararlarını kimin denetleyeceği belirsiz. Üreticiler mi? Yazılım geliştiricileri mi? Kullanıcılar mı?
Suç ve Ceza: Yapay Zekâ Mahkemede
Bugün bir suç işlendiğinde fail ve kast kavramları devreye girer.
Bir insan bilinçli olarak hareket ettiğinde, cezai sorumluluk üstlenir. Fakat bir yapay zekâ, bu bilinç düzeyine sahip değil.
Bir örnek:
Otonom bir araç yanlış hesaplama sonucu bir kazaya sebep oldu. Şimdi sorumlu kim? Araç sahibinin mi? Üretici firmanın mı? Yazılım ekibinin mi?
Hukuk burada üç temel yaklaşım üzerinde duruyor:
• Üretici sorumluluğu: Sistemi geliştiren şirket hatalıysa, tazminat ödemeli.
• Kullanıcı sorumluluğu: Yapay zekâyı yöneten kişi hatalıysa, cezai yaptırımla karşılaşabilir.
• Bağımsız sorumluluk modeli: Yapay zekâya tüzel kişilik verilirse, kendi eylemlerinden doğrudan sorumlu tutulabilir.
Bu üçüncü model robot hukuku kavramını doğuruyor. Fakat bu etik, felsefi ve teknik açılardan büyük bir tartışma konusu.
Yasal Boşluklar ve Yeni Düzenlemeler
AB Yapay Zekâ Yasası, AI Liability Directive, IEEE Etik Kuralları gibi çeşitli hukuki düzenlemeler, yapay zekâların sorumluluğunu çerçevelemeye çalışıyor. Ancak bugün için tam anlamıyla yapay zekâ odaklı bir hukuk sistemi bulunmuyor.
Birkaç örnek dikkat çekici:
• ABD’de bir yapay zekâ, patent sahibi olarak kabul edilmedi.
• Estonya, basit davaları çözen bir yapay zekâ yargıç sistemi test etti.
• Suudi Arabistan, bir robota vatandaşlık verdi, ancak hukuki statüsünü netleştirmedi.
Bu gelişmeler robot hukuku alanında büyük bir değişim olacağını gösteriyor. Önümüzdeki yıllarda yapay zekâlar, resmi olarak birer hukuki taraf hâline gelebilir.
Yapay Zekâ Kararları ve Etik Sorunlar
Hukukun en büyük temellerinden biri, etik ve vicdan. Bir hâkim, sadece yasaları değil, toplumsal değerleri ve insani duyguları da göz önünde bulundurur. Ama bir algoritma böyle bir değerlendirme yapabilir mi?
Eğer bir yapay zekâ hâkim karar verseydi:
• İnsan duygularını göz önünde bulundurabilir miydi?
• Önyargısız bir karar verebilir miydi?
• Daha adil olabilir miydi?
Bazı uzmanlar, yapay zekâ ile yönetilen mahkemelerin daha tarafsız olacağını savunuyor. Çünkü insan yargıçlar yanıltıcı bilgiler, psikolojik durumlar veya dış etkenlerden etkilenebilir. Fakat algoritmalar da belirli verilerle eğitildiği için, yanlı olma riski taşıyor.
Bu nedenle, hukukçular “yapay zekâ destekli yargıç” modelini tartışıyor. Burada hâkim kararlarını verirken bir yapay zekâdan veri desteği alabilir, ancak son kararı yine bir insan verebilir.
Gelecekte Bizi Ne Bekliyor?
Yapay zekâ, şu an için doğrudan bir dava tarafı olamıyor. Lakin teknoloji geliştikçe ve yapay zekâ tabanlı sistemler bağımsız kararlar almaya başladıkça, bu durum değişebilir.
Önümüzdeki yıllarda şu gelişmeler yaşanabilir:
- Yapay zekâya tüzel kişilik verilmesi
- Otonom sistemler için özel bir hukuk çerçevesi oluşturulması
- Yapay zekâ etik kurallarının zorunlu hale gelmesi
- Hukuki yapay zekâ sistemlerinin mahkemelerde kullanımı
Bunlar gerçekleştiğinde, hukuk sadece insanlar için değil, makineler için de bağlayıcı hale gelebilir.
Yapay zekânın yasal statüsü şu an belirsizliğini koruyor. Hukuki kişilik kavramı, insanlar ve şirketler için açıkça tanımlanmış olsa da, bağımsız kararlar alabilen otonom sistemler bu kategorilerin hiçbirine tam olarak uymuyor. Ancak bazı uzmanlar, yapay zekâya tüzel kişilik verilmesinin kaçınılmaz olduğunu düşünüyor.
Eğer bir algoritma kendi başına ekonomik bir varlık oluşturabiliyor, bağımsız olarak hizmet sunabiliyor, hatta sözleşmelere taraf olabiliyorsa, neden tüzel bir kimlik kazanmasın?
Şirketler nasıl bireylerden bağımsız birer hukuki varlık olarak kabul ediliyorsa, belli koşulları sağlayan yapay zekâ sistemleri için de benzer bir model oluşturulabilir. Fakat bu yaklaşım, etik ve hukuki açıdan büyük bir değişim anlamına gelir.
Çünkü yapay zekâya hukuki kişilik tanımak, onun haklara ve yükümlülüklere sahip olmasını sağlamakla kalmaz, aynı zamanda suç işlediğinde cezai sorumluluk yüklenmesi gibi yeni tartışmalar doğurur.
Bu durum sorumluluk zincirinin yeniden tanımlanmasını gerektirir.
Günümüzde yapay zekâ kaynaklı zararlar, genellikle üreticilere, yazılım geliştiricilere veya kullanıcıya yükleniyor. Ancak bağımsız kararlar veren, insan müdahalesi olmadan işlem gerçekleştiren sistemlerin yaygınlaşmasıyla bu model yetersiz kalabilir. Örneğin, bir yapay zekâ finans sistemi hileli işlemler yaparsa, sorumlu bu yazılımı geliştiren ekip mi, şirket mi, yoksa bizzat yapay zekânın kendisi mi olacak?
Ceza hukuku, bilinçli irade ve kast gibi insan merkezli kavramlara dayanır.
Fakat öğrenen algoritmalar, veriler üzerinden kendi kararlarını oluşturdukça, bu geleneksel hukuki kavramlar yeterli olmayabilir. Gelecekte mahkemeler, yapay zekâların öngörülebilir davranışlarını, etik sorumluluklarını ve bağımsız hareket kabiliyetlerini değerlendirmek zorunda kalacak.
Bunun sonucunda, sadece makinelerin değil, bu makineleri yöneten kişilerin de yeni kurallar çerçevesinde sorumlu tutulduğu hibrit bir hukuk modeli doğabilir.
Yapay zekânın özerkliği arttıkça daha da karmaşık hale geliyor. Geleneksel hukuk sistemleri, bir zarar meydana geldiğinde sorumluluğun belirli bir kişiye veya kuruma ait olmasını gerektirir. Ancak öğrenen algoritmalar ve otonom sistemler, zamanla kendi davranışlarını geliştirdiği için sorumluluğun belirlenmesi zorlaşır. Üreticiler, yapay zekânın temel işleyişini tasarlayan taraf olarak teknik sorumluluk taşır, fakat sistem zamanla gelişip öngörülemeyen kararlar aldığında, bu sorumluluğun devam edip etmeyeceği tartışmalıdır. Yazılım geliştiricileri, algoritmaları eğiten kişiler olduğu için süreçte önemli bir role sahiptir, ancak yazılım piyasaya sürüldükten sonra kullanıcı müdahalesiyle değişebildiğinde, bu sorumluluk kullanıcıya mı aktarılmalıdır? Örneğin, bir yapay zekâlı tıbbi teşhis sistemi hatalı bir karar verdiğinde, bundan hastanenin mi, yazılım firmasının mı, yoksa algoritmayı eğiten ekibin mi sorumlu olacağı belirsizdir. Hukuk, burada kademeli sorumluluk modeli ile çözüm üretmeye çalışırken, henüz küresel çapta net bir düzenleme bulunmuyor. Bu belirsizlik, gelecekte yapay zekâların yasal bir statü kazanmasının kaçınılmaz hale geleceğini gösteriyor.
Son Sözler & Geleceğin Hukuku Yeniden Şekilleniyor
İnsanlar, makineler ve hukuk arasındaki çizgi giderek inceliyor. Bugün için bir yapay zekâ sanık sandalyesine oturamıyor ama yarın ne olacağını kim bilebilir?
Hukuk, toplumla birlikte gelişir. Eğer otomasyon, yapay zekâ karar mekanizmaları ve robot etiği daha fazla hayatımıza girerse, yasalar da buna uyum sağlamak zorunda kalacak.
Belki bir gün, bir mahkeme salonunda, bir yapay zekâ sanık, bir yapay zekâ avukat, hatta bir yapay zekâ yargıç görebiliriz. O gün geldiğinde, hukuk insan mı yoksa yapay zekâ mı üstün? sorusuna bir yanıt bulmak zorunda kalacak.